-->
  • ÇOCUKLARDA ENDOSKOPİ NEDİR?

    Vücudun doğal açıklıklarından girerek iç organların iç yüzeylerinin gözlemlenmesine endoskopi denilir. Günümüzde hem tanı hem de tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Ağızdan girerek yemek borusu (özofagus), mide ve on iki parmak barsağının (duodenumun) incelenmesine üst gastrointestinal endoskopi (gastroskopi) denilir. Anüsten (makattan) girilerek kalın barsağın son bölümünden (rektum) başlayarak tümünün incelenmesine alt gastrointestinal endoskopi (kolonoskopi) denilir.

  • ÇOCUKLARIN MİDE VE BAĞIRSAK HASTALIKLARININ TANI VE TEDAVİSİNDE ENDOSKOPİNİN (GASTROSKOPİ VE KOLONOSKOPİ) YERİ

    Gastroskopi ağızdan ışıklı bir aletle girerek yemek borusu, mide ve ince bağırsaklara kadar incelemeye, gerekli ise biyopsi ve müdahale yapmaya, yine kolonoskopi ise makattan ışıklı bir cihazla girerek kalın bağırsakların incelenmesine, biyopsi alınmasına ve gerekli durumlarda müdahale yapılmasına yarayan alettir. Çocuklarda sindirim sistemi yakınmaları sık olarak karşımıza çıkmakta ve bu hastalıkların tanı ve tedavisinde endoskopi çocuk gastroenterolojide sanıldığının aksine daha sık olarak kullanılmaktadır.

  • ÇOCUKLARDA MİDE MİKROBU (HELICOBACTER PYLORI)

    Helicobacter pylori (H. pylori) insan midesinin iç yüzeyini enfekte edip orada sürekli bir iltihap (gastrit) oluşturan bir bakteri türüdür. Bu bakteri dünya çapında ülserlerin en sık sebebidir. H. pylori enfeksiyonu mikrobu barındıran yiyecek ve içeceklerin ağız yoluyla alınması ve kişiden kişiye bulaş yöntemleriyle edinilmektedir. Bu enfeksiyon kalabalık ve alt yapısı iyi olmayan toplumlarda daha sık görülmektedir. H. pylori ile enfekte olmuş bireyler mikroba yönelik uygun bir tedavi verilmediği durumlarda genellikle yaşam boyu bu mikrobu taşırlar.

  • BEBEK VE ÇOCUKLARDA SİNDİRİM SİSTEMİ KANAMALARI

    Çocuklarda sindirim sistemi ağızdan ve makkattan olmak üzere, iki türlü olabilir. Çocuklardaki rektal (makattan) kanamalar sebepleri, belirtileri, klinik bulguları ve tedavisi bakımından erişkinlerden farklıdır. Çocuklarda anal fissür (çatlak), polip ve invajinasyon (bağırsağın eldiven gibi başka bağırsak kısmına girmesi) başlıca rektal kanama nedenleridir. Çocuklarda rektal kanama az miktarda bile olsa, eğer uzun süre sürmüşse kan hacmi ve hemodinamikte önemli değişikliklere neden olabilir. Bu nedenle çocuktaki rektal kanamaların teşhis ve tedavisi acil yaklaşım gerektirir.

  • ÇOCUKLARDA GASTRİT VE ÜLSER

    Peptik ülser veya gastritli çocuklar çeşitli yakınmalarla hekimin karşısına çıkabilirler. Bunların başında karın ağrısı gelir. Bu karın ağrısı göbek çevresinde veya daha yukardadır. Özellikle gece veya sabah erken saatlerde uyandıran ve yemekle azalan ağrı ülser için tipiktir. Yemekle artan ağrı ise gastriti düşündürebilir. Aslında karın ağrısı çocukluk çağında oldukça sık görülen bir yakınma olup hekime başvuruların önemli bir bölümünü oluşturur. Ancak klasik tanı yöntemleri ile olguların büyük kısmında belirgin bir neden bulunamaz.

  • ÇOCUKLARDA ÇÖLYAK HASTALIĞI

    Çölyak Hastalığı ince bağırsağın, GLUTEN adlı proteine karşı ömür boyu süren ve kronikleşen alerjisi, hassasiyetidir. Buğday, Arpa, Çavdar ve Yulaf gibi tahıllar GLUTEN içerir. Alınan gıda, ince bağırsakta bileşenlerine ayrıştırılıp bağırsak mukozası üzerinden kana karışır. Vücudumuzun yeterince gıda alabilmesi, ince bağırsakta çok sayıda bulunan ve VİLLUS çıkıntıları olarak adlandırılan kıvrımlar tarafından sağlanır. Çölyak Hastaları glutenli yiyecekler tükettiklerinde bağırsak mukozasında alerji nedeniyle villus çıkıntıları ve kıvrımları tahrip olarak azalır ve küçülürler. Böylece bağırsak yüzölçümü gittikçe azalır ve alınan gıdalar emilemez hale gelir.

  • BEBEK VE ÇOCUKLARDA REFLÜ

    Mide içeriğinin istemsiz olarak geri kaçması sonucu ortaya çıkan reflü sanıldığı gibi sadece yetişkinlerde görülen bir hastalık değildir. Çocuklarda da çok sık görülen bir hastalık olup doğuştan ve sonradan olmak üzere iki çeşit reflü gelişebilir. Yeni doğmuş bir bebekte bile reflü görülebilir. Yenidoğan döneminde morarma, nesfes alamama ve kusmalarla ortaya çıkar. Bebeklerde reflü, yemek borusuyla mide arasındaki kapakçık sisteminin olgunlaşmamasıyla ilgilidir. Eskiden bu hastalığa tanı koyulamadığı için bilinmiyordu ve farklı tedavilerle çocuk iyileştirilmeye çalışılıyordu. Bebeklerde reflünün en belirgin belirtisi kusmadır. Bu kusmalar genellikle durdurulamayan, sürekli, her yemekten sonra olan kusmalardır.

Doç.Dr.E.Mahir Gülcan

Acıbadem Maslak, Acıbadem Dr.Şinasi Can Hastaneleri

Çocuk gastroenteroloji ve beslenme, çocuk endoskopi uzmanı

Çocuk yemek borusu, mide, bağırsaklar, karaciğer, safra kesesi, pankreas ve beslenme hastalıkları

Yenidoğan bebeklerde besin alerjisi

Besin alerjileri, daha doğru bir deyimle besin protein alerjileri son yıllarda oldukça yaygın görülmektedir. Bu çocuklarda özellikle sindirim sistemi etkilenerek reflü benzeri kusmalar, yeme bozuklukları, beslenmeyi reddetme, karın ağrısı, kanlı-mukuslu kaka yapma, ishal gibi bulgular görülür. Süt ve yumurta proteini, özellikle besin alerjisi yapan gıdaların başında gelir.
Yenidoğan bebeklerde besin alerjisi
Bebeklerde, kolite bağlı rektal kanamanın en sık nedeni besin alerjisidir. Bebeklerde besin alerjisi genellikle süt-süt ürünleri ve diğer protein açısından yoğun gıdalar sebebi ile “besin proteini ilişkili proktokolit” şeklinde ortaya çıkar.
Besin alerjisi olan bebekte, inek sütü, soya bazlı mama ya da anne sütü alırken, genellikle doğumdan sonraki 3 ile 6. haftada çizgi ya da nokta eklinde taze kanlı dışkı görülür. Mukuslu (sümüklü) kaka da sık görülen bir belirtidir. İshal olabilir ama bebekler genelde sağlıklı görünümdedirler. Doğumdan sonraki ilk hafta rektal kanama nadir görülür.
Periferik eozinofili (kanda eozinofil hücrelerinde artış) yoktur ve süte karşı gelişen özgül IgE (spesifik IgE) testleri genelde negatiftir. Dışkıda gizli kan testi sıklıkla pozitiftir.
Tanı, klinik ve endoskopik biyopsi ile konur. Endoskopik incelemede kalın bağırsağın son bölümünde kızarıklık, barsak duvarında yaygın kabarıklıklar ve küçük ülserler (yaralar) görülür. Alına biyopsi örneklerinin mikroskopik incelemesinde yoğun eozinofil hücreleri saptanır.

Diyet tedavide tek yoldur

Besin alerjisinde tedavi anne sütü alan bebeklerde annede diyet, anne sütü almayan bebeklerde alerji (elementer) maması ile yapılır. Alerji genellikle inek sütü başta olmak üzere, besinlerdeki proteinler nedeni ile  ortaya çıktığından,  bu gıdalara karşı diyet tedavide tek yoldur.

Besin alerjisi yapabilen besinler nelerdir?

İnsanlarda birçok gıda ve gıda bileşeni alerjen gibi etki eder. Günlük tüketilen besin maddeleri içinde bebeğin karşılaştığı ilk yabancı protein inek sütüdür. Daha sonra yumurta proteinleri eklenir. Buğday, yer fıstığı, kereviz ve soya benzeri farklı gıdalara duyarlılık gelişebilir. Yer fıstığı alerjisi daha çok Avrupa ülkelerinde görülmektedir. Özellikle inek sütü protein alerjisi olan ve soya bazlı mama verilen çocuklarda soya proteinine tahammülsüzlük gelişebilir. Anne sütü alan bebeklerde anne sütünden geçen çok az miktardaki yabancı proteinler besin alerjisine yol açabilir.

Bebek ve çocuklarda ishal

İshal nedenleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en sık virüsler, bakteriler ve bazen de parazitlerdir. Çocuklarda mide-bağırsak enfeksiyonları, “gastroenterit” denilen, karın ağrısı, kusma, ishal ve ateş ile ortaya çıkan mide ve bağırsak iltihabına neden olur. Mide ve bağırsak enfeksiyonlarında ana bulgu ishaldir. İshale, bulantı, kusma, ateş ve karın ağrısı eşlik eder. Bebek ve çocuklarda ishali kesmek için uygulanabilecek bazı yöntemler vardır ancak ishale sebep olan etken burada önemlidir. İshali durdurmak kadar ishal sırasında meydana gelen su kaybını önlemek de hayati önem taşır. Geçmeyen ishal için farklı sebeplere bakmak gerekir.
Bebek ve çocuklarda ishal nedenleri?
Virüsler içinde Rota virüs, mide ve barsak enfeksiyonları sonucu ortaya çıkan gastroenteritin en sık nedenidir.  Birçok kişide Rotavirüs ishali selim seyrederken özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki çocuklarda ölümcül seyretmesi nedeni ile önemli bir halk sağlığı problemidir. Özellikle ince bağırsakları etkileyip, sıvı ve elektrolit emilimini bozarak vücuttan ciddi sıvı kaybına neden olur. Virüslerden oluşan gastroenteritler en sık kış aylarında ve özellikle Ocak ve Şubat aylarında görülmekle birlikte, yılın her döneminde ishaller ortaya çıkabilir. Anneden geçen koruyucu maddelerin 5 ay civarında azalarak kaybolması ve ek gıdalara geçiş dönemi nedeni ile 6-24 ay arası çocuklarda, anne sütü almayan bebeklerde virüs kaynaklı gastroenteritler sık görülür. Rota virüs dışında Norwalk ve Kalisi virüs enfeksiyonları da virüslere bağlı mide, bağırsak enfeksiyonlarına neden olabilir. Ancak bu virüsler büyük çocuklarda ve erişkinlerde daha sık görülür. Uzamış viral gastroenteritlerde, yani ishal 14 günden daha uzun sürerse, etken genellikle adeno virüslerdir.

Bakterilere bağlı mide, bağırsak enfeksiyonlarında en sık karşılaşılan mikroplar

Bebek ve çocuklarda ishal görülmesine neden olan mikroplar, Koli basili, Şigella, Salmonella, Kolera, Kampilobakter ve Yersinia’dır. Koli basili, bakterilere bağlı ishallerin en sık nedenidir. Ani gelişen sulu ishal ve kramp şeklinde karın ağrısı ile ortaya çıkar. Altı aydan küçük bebeklerde huzursuzluk ve beslenme güçlüğü görülür, sarı-yeşil renkli, kansız ve sümüksüz, iltihap hücresi (lökosit) içermeyen  dışkı ile karakterizedir. Bazı tipleri kanlı ishale neden olabilir.
Basilli dizanteri etkeni olan şigella ile oluşan bakteriyel gastroenteritlerin en tipik özelliği ise kalın bağırsağın son bölümlerinde oluşturduğu yaralar (ülserler) nedeni ile ortaya çıkan kanlı ishal, karın ağrısı ve havaledir. Tedavi edilmeyen akut vakalar 1-4 hafta süreyle bakteriyi kakayla çıkarırlar ve hastalığın yayılmasına neden olurlar.
Salmonella enfeksiyonları çocuklarda gastroenterite neden olduğu gibi aynı zamanda gıda zehirlenmeleri ve tifoya da neden olur. Bu bakteriler ince bağırsağın son kısmı ile kalın bağırsağın ilk kısımlarına yerleşir ve çoğalırlar. En çok doğumdan sonra ilk bir yılı içinde görülür. Bulantı, kusma, kramp tarzında karın ağrısı, ateş ve sulu ishale neden olur. Kaka genellikle kanlı değildir ve az miktarda iltihap hücresi görülebilir. Sağlıklı çocuklarda 2-7 günde kendiliğinden iyileşebilir. Yenidoğan ve 3 ayın altındaki bebeklerde ve vücut direncini düşüren ciddi hastalıklar ve ilaçlar kullananlarda ise ağır enfeksiyonlara neden olabilir. Kolera, çok şiddetli ishallere neden olan bir mide-barsak enfeksiyonudur. Ağır sıvı kaybı nedeniyle ölümlere neden olabilir.
Mide, bağırsak enfeksiyonlarına neden olan parazitler içinde amipli dizanteri etkeni olan Entamoeba histolitika, kalın bağırsağı etkiler ve kanlı ishale neden olabilir. Amipli dizanteri, ani başlayan karın ağrısı, sık ve çok miktarda sulu veya yarı sulu dışkılama ile başlar. Kolit yani kalın barsak iltihabı gelişirse kakada bol kan ve mukus bulunur. Diğer sık görülen parazit olan Giardia lamblia, oniki parmak bağırsağı ve safra yollarına yerleşir. Yağlı, sarı renkli ve köpüklü ishale neden olur.  

Bebek ve çocuklarda ishal durumunda teşhis nasıl konulur?

Bebek ve çocuklarda ishal, karın ağrısı, ateş ve kusma şikayetleri ile birlikte görüldüğünde öncelikle akla mide, bağırsak enfeksiyonlarının neden olduğu gastroenterit gelmelidir. Tanıda kakada iltihap ve kan hücrelerinin varlığının ve yine kakada mide-bağırsak enfeksiyonuna neden olan mikropların araştırılması, vücutta genel olarak iltihap varlığını gösteren kan tetkikleri, sıvı kaybının neden olduğu önemli elektrolitlerin kayıpları mutlaka bakılmalıdır.
İshal ve kusma mide-bağırsak enfeksiyonlarının en önemli bulgularıdır ve bu yolla çocuklarda hayatı tehdit eden sıvı kayıpları meydana gelir. En önemli tedavi hastaların kayıplarının derecesine ve içeriğine göre gerekli sıvının eksiksiz ve acilen yerine konmasıdır. Özellikle küçük çocuklarda ve bebeklerde bu çok daha önemlidir. Ciddi sıvı kayıplarında hastanede yatarak tedavi gerekirken, hafif sıvı kayıplarında evde tedavi yeterli olabilir.
Virüslere bağlı enfeksiyonlarda antibiyotik tedavisi gerekmezken, bakteri ve parazitlerin oluşturduğu enfeksiyonlarda antibiyotik tedavisi gereklidir. Bağırsak hareketlerini etkileyerek ishali durduran ilaçlar çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır.

Çocuklarda mide-bağırsak enfeksiyonlarından korunma tedaviden daha önemlidir

Yapılan çok sayıda bilimsel çalışmada diğer birçok yararının yanında anne sütünün bu enfeksiyonlardan korunmada çok önemli olduğu saptanmış, uzun süre anne sütü alan çocuklarda almayanlara göre mide-bağırsak enfeksiyonunun çok az sayıda ortaya çıktığı ve olanlarda da daha hafif seyrettiği görülmüştür. Son yıllarda Rota virüs aşısı bulunmuş olup koruyuculuğu çok yüksektir. Dünyada ve ülkemizde yaygın olarak kullanılmaya başlanmış ve çok başarılı sonuçlar alınmıştır.
Önlem olarak beslenmeye, yiyeceklerin temizliği, el temizliği, yaşanılan ortamın temizliğine dikkat etmek gerekir.  Yapılan pek çok araştırma elleri sık ve iyi yıkamanın ishal vakalarında yüksek oranda koruyuculuğu olduğunu göstermiştir. Mide, bağırsak enfeksiyonları, bakteriyi taşıyan kişinin kakası ile temas eden kişilerin elleri ve yedikleri ile mikrobu ağız yoluyla alması ile bulaşır. Bu enfeksiyon etkenlerini taşıyan kişinin dışkısıyla, yiyecekler ve eller aracılığıyla bulaşırken, kapı kolları, telefonlar, yuvalar, oyuncaklar da enfeksiyonun yayılmasında rol oynayabilir. Bu nedenle mide, bağırsak enfeksiyonlarından korunmanın en önemli yolu el yıkamak ve temizlik kurallarına uymaktır.
İshal Hafif ishallerde prebiyotik besinler, yoğurt vb verilirse durum normale dönebilir.

Bebeklerde reflü farklı hastalıkların da sebebi olabilir?

Bebeklerde de reflü görülebilir. Reflü sanıldığı gibi sadece yetişkin hastalığı değildir. Mide içeriğinin istemsiz olarak yemek borusuna geri kaçması sonucu ortaya çıkar. Özellikle bebeklerde ilk aylarda mide kapakçığı tam gelişimini sağlayana dek görülebilir. Çocuklarda da çok sık görülen bir hastalık olup doğuştan ve sonradan olmak üzere iki çeşidi vardır.
Bebeklerde reflü farklı hastalıkların da sebebi olabilir

Bebeklerde reflü

Yeni doğmuş bir bebekte dahi reflü görülebilir. Yenidoğan döneminde morarma, nesfes alamama ve kusmalarla ortaya çıkar. Bebeklerde reflü, yemek borusuyla mide arasındaki kapakçık sisteminin olgunlaşmamasıyla ilgilidir. Eskiden bu hastalığa tanı koyulamadığı için bilinmiyordu ve farklı tedavilerle çocuk iyileştirilmeye çalışılıyordu. Bebeklerde reflünün en belirgin belirtisi kusmadır. Bu kusmalar genellikle durdurulamayan, sürekli, her yemekten sonra olan kusmalardır. Çocuktaki normal kusmalardan çok daha şiddetlidir. Bu hastaların bir çoğu 1 yaş civarında mide kapakçık sisteminin olgunlaşmasıyla düzelir ama bir kısmı düzelmez ve ilaç tedavisine devam edilir. Az sayıda da olsa düzelme olmayan hastalarda cerrahi tedavi yoluna gidilebilir.

Doğuştan olmayan reflü genellikle 6-7 yaşlarında ortaya çıkar. Bu reflü çeşidinde çocuğun beslenme biçimi fazlaca sorumludur. Eğer büyük çocuklarda reflü tanısı koyulduysa ilaç tedavisi ile birlikte yediği içtiği besinler düzenlenmelidir.


Çocuklarda reflü

Reflü, pek çok farklı belirti gösterebilir.  Diğer organları de etkilediği için farklı hastalıklarla sık sık karıştırılabilmektedir. Sık yaşanan sinüzit, tekrarlayan üst solunum yolu iltihapları, geçmeyen ses kısıklıkları, tekrarlayan orta kulak iltihabı,  astım türü rahatsızlıklar, tekrarlayan hırıltılar ve sürekli öksürüğü olan hastalar antibiyotik tedavisi veya alerji tedavisi ile iyileşmezse böyle durumlarda reflü de düşünmek gerekir. Sindirim sistemi sorunlarında genellikle çabuk atlanmıyor ama solunum sistemi belirtilerinde reflü atlanıyor. Genel pediatri ve alerji hekimleri bu durumlarda hastayı gastroenteroloji hekimlerine yönlendiriyor. Ortalama 3-6 aylık reflü tedavisiyle bu hastaların bütün şikayetleri giderilebiliyor.

Teşhis ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Reflü tanısı için hastaya 24 saatlik pH monitorizasyonu (pHmetre) adı verilen yöntemi uygulanır. Ayrıca tanıyı kesinleştirmek,  reflünün yemek borusu ve yutağa verdiği zararları görmek için bazı hastalarda endoskopi de gerekebiliyor. Ucunda duyarlı bir algılayıcı sensör öbür ucunda kayıt yapan bir mekanizmanın olduğu pHmetre cihazıyla 24 saat hasta izlenebiliyor ve mideden yukarı oluşan kaçaklar kaydediliyor. Bu kayıtları daha sonra bilgisayarla analiz ederek asit kaçağı varsa reflü tanısını kesin olarak koyup ona göre ilaç tedavisi uyguluyoruz. Tanı koyduktan sonra en az 3 ay olmak üzere ilaç tedavisi yapıyoruz. Hasta ilaca cevap vermezse o zaman reflü ameliyatı için çocuk cerrahisine gönderiyoruz. Ameliyatla çalışmayan alt kapakçığın tamiri yapılıyor. Şu anda bu teşhis ve tedavi yöntemleri ile reflü vakalarının yüzde 1’i bile cerrahiye ihtiyaç duymuyor.

Reflüsü olan çocukların beslenmesinde nelere dikkat edilmesi gerekir?

– Asitli içecekler içilmemeli
– Katkılı maddeli yiyecek ve içeceklerden (cips, boyalı şekerler, katkılı yoğurtlar)
kaçınılmalı
– Yatmadan önce yemek yenmemeli
– Çok yağlı yiyecekler, aşırı miktarda çikolata yenmemeli

Reflünün neden olduğu hastalıklar

– Yemek borusunda hasar, küçük yaralar oluşması
– Yemek borusunda darlık ve yapışıklıklar
– Larenjit
– Sık tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları
– Tekrarlayan otit (orta kulak iltihabı) ve sinüzit
– Tekrarlayan zatürre ve astım atakları
– Kansızlık

Bebeklerde kusma nedenleri ve önleyici tavsiyeler

Bebeklerde kusma, sık rastlanılan bir durumdur. Yeni doğanda yemek borusunun ya da onikiparmak bağırsağının doğuştan kapalı olması, mide kapısında (pilor) darlık, diyafram fıtığı gibi sindirim sistemiyle ilgili doğuştan oluşum bozuklukları ve doğumda beyin zedelenmesi ağır kusmalara yol açabilir. Doğum sırasında yutulan amniyon sıvısı ilk 24 saat içinde zararsız kusmalara neden olabilir. Yeni doğanda daha seyrek olarak böbrek üstü bezi yetmezliğine ve idrar yolundaki oluşum bozukluklara bağlı kusmalar da görülebilir.
Bebeklerde kusma nedenleri ve önleyici tavsiyeler

Bebeklerde kusma nedenleri

Enfeksiyonlar: Tüm viral ve bakteriyel enfeksiyonlar bebeklerde kusmaya neden olabilir.  Sindirim sistemi ve idrar yolu enfeksiyonları bunların başında gelir.
Doğumsal metabolik hastalıklar: Vücutta bazı enzim denen maddelerin eksikliği sonucu oluşan metabolik hastalıkların bir kısmı, şiddetli kusma ile ortaya çıkabilir. Tanıda bazı özel kan ve idrar testleri ile çok özel durumlarda kemik iliği ya da karaciğer biyopsisi gibi yöntemlere başvurulabilir.
Reflü: Yeni doğmuş bir bebekte bile reflü görülebilir. Yenidoğan döneminde morarma, nefes alamama ve kusmalarla ortaya çıkar. Bebeklerde reflü, yemek borusuyla mide arasındaki kapakçık sisteminin olgunlaşmaması ile ilgilidir. Bebeklerde reflünün en belirgin belirtisi kusmadır. Bu kusmalar genellikle durdurulamayan, sürekli, her yemekten sonra olan kusmalardır. Ancak bebeklik kusmalarının bir kısmı kusma olmaksızın; solunum yolları bulguları (hırıltı, tekrarlayan bronşit atakları, tekrarlayan zatürre gibi) ve aşırı huzursuzluk, uyuyamama, sürekli uykudan uyanma, emerken emmeyi bırakma gibi bulgularla da ortaya çıkabilir. İlaç tedavisi ile bu hastaların reflüleri düzeltilebilir.

Doğuştan mide kapısı darlığı (konjenital pilor stenozu) ve diğer cerrahi nedenler:

Pilor stenozu,  yaşamın 2. ve 3. haftalarında başlayan fışkırma biçimindeki kusmalarla kendini belli eden doğumsal bir hastalıktır. Yine doğuştan olan bağirsak tıkanıklıkları, yemek borusu ve bağırsağın bir bölümünde organın gelişmemesi ve buna bağlı tıkanıklıklar (atrezi), bağırsakların kendi etrafında dönerek tıkanıklık oluşması (malrotasyon) gibi hastalıklar, kusma ile ortaya çıkabilir ve tedavileri cerrahidir.

Bebeklerde kusma problemini azaltmak için neler yapılmalıdır?

Kolik, aşırı gaz, çocuğun beslenirken hava yutması gibi basit durumlarda ortaya çıkan kusmalarda:
– Çocuğun çok hava yutmasını önleyin, bunun için biberonu yeterince eğik tutun, emzik kısmı hep dolu olsun ve hava şişenin dip tarafında kalsın. Emziğin deliği çok büyük olmasın. Biberonu 10-15 dakikada yavaş yavaş verin, arada durun. Hava yutmayı azaltan biberonlar da piyasada bulunmaktadır. Emziriyorsanız arada durup gazını çıkarttıktan sonra emzirmeye devam edin.
– Emzirdikten sonra çocuğun gazını çıkartmasını bekleyin, kolunuzda sallamayın. Yatağına yatırırken ilk önce soluna sonra da sağına yatırın. Çocuğun dümdüz yatmaması için başının altına bir yastık koyun.
– Çocuğun altını emzirmeden sonra değil önce değiştirin.
– Bunlar etkili olmazsa mamayı koyulaştırın çünkü besin ne kadar sulu olursa, o kadar çok hava yutulur. Fakat birçok annenin yaptığı gibi sütü değiştirmeyin. Kusmamaya neden olan sütün kalitesi değil koyuluğudur. Biberon emen, mama kullanılan bebeklerde hekiminiz ile görüşerek, onun önerisi doğrultusunda daha koyu kıvamlı bir mamaya geçebilirsiniz.

Bebeklerde kusma problemini bu yöntemlerle önleyemiyorsanız:

– Özellikle uzun süren, hemen her beslenmeden sonra kusan, gece kusmaya uyanan, kusmalara huzursuzluk ve ağlamanın eşlik ettiği durumlarda mutlaka bir çocuk doktoruna ya da çocuk gastroenteroloji uzmanına başvurmanız gerekir.

Çocuklarda mide mikrobu (Helicobacter pylori) tanı ve tedavisi

Mide mikrobu (Helicobacter pylori ) insan midesinin iç yüzeyini enfekte edip burada sürekli iltihap (gastrit) oluşturan bir bakteri türüdür. Dünya çapındaki ülserlerin en sık sebebi de aynı  bakteridir. Helicobacter pylori (mide mikrobu) enfeksiyonu, mikrobu barındıran yiyecek ve içeceklerin ağız yoluyla alınması ve kişiden kişiye bulaşma yöntemleriyle edinilmektedir. Bu enfeksiyon kalabalık ve alt yapısı iyi olmayan toplumlarda daha sık görülmektedir.
Çocuklarda mide mikrobu (Helicobacter pylori) tanı ve tedavisi
Mide mikrobu ile enfekte olmuş bireyler mikroba yönelik uygun bir tedavi verilmediği durumlarda genellikle yaşam boyu bu mikrobu taşırlar. Mide mikrobu ile enfekte olmuş kişilerin çoğunluğunda 12 parmak bağırsağı veya midede ülser meydana gelmektedir. Ayrıca, Helicobacter pylori enfeksiyonunun mide kanseri ve MALT lenfoma ismi verilen sindirim sistemi tümörü ile de ilişkisi bulunmaktadır.

Mide mikrobu nasıl bulaşır?

H.pylori kişiden kişiye fekal-oral yolla (dışkı ürünlerinin ağza alınmasıyla) veya oral yolla (ağızdan ağza) bulaştığı düşünülmektedir. Olası diğer çevresel faktörler, bu mikrobu barındıran su ve yiyeceklerdir. Kalabalık aile ortamı ve düşük sosyoekonomik durum bulaşma için risk oluşturur. Özellikle annede H.pylori enfeksiyonu bulunması durumunda bebek ve çocuklara geçme olasılığı artar. Bu mikroptan korunmak için ellerin iyi yıkanması, yemeklerin uygun olarak hazırlanması ve içme suyunun temiz ve güvenli kaynaklardan sağlanması önerilebilir.

Mide mikrobu nasıl teşhis edilir?

H.Pylori ile enfekte olan kişi bu mikropla mücadele etmek için bakteriye yönelik antikor dediğimiz maddeler üretir. Bu antikorların saptanması ile hastalığın tanısı olasıdır. Ancak bu yöntem çocuk ve gençlerde başarılı olmamaktadır. Gerekli olduğunda endoskopi yapılarak ve mide yüzeyinden küçük parçacıklar (biopsi örneği) alınarak mikropu saptamak en duyarlı ve kesin tanı yöntemidir. Üre soluk testi denilen bir üfleme testi ile de mikrobun varlığını saptanabilir. Bu testte hastaya zararsız olan bir madde içirilir. Bu madde midede bakteri mevcutsa bakteri tarafından parçalanır ve soluk örneğinde yıkım ürünleri tespit edilir. Üre soluk testi mikrobun midede varlığını gösteren en doğru testlerden birisidir. Dışkı testleri de teşhiste yardımcıdır.

Helicobacter Pylori nelere yol açar?

  1. Helicobacter Pylori’nin yol açtığı hastalıklar arasında ülser, gastrit, mide kanseri ve lenfoma, dispepsi (sindirim güçlüğü, midede ağrı, yanma, bulantı ve dolgunluk) gibi hastalıklar bulunmaktadır. H.pylori enfeksiyonu ayrıca demir eksikliğine bağlı kansızlık (anemi), karın ağrısı ve büyüme geriliği gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.
  2. H.pylori mide yüzeyinde tahriş edici etkiye sahip olup midede iltihap (Gastrit) meydana getirir. Aynı zamanda peptik ülser oluşumuna da neden olmaktadır. Bazı faktörler mide ve 12 parmak bağırsağında ülser oluşumuna katkıda bulunurlar (H. pylori, mide asidi, ailesel yatkınlık, asetilsalisilik asit ve bazı romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar, sigara içmek, vs). Ender olarak, bazı kişilerde hayatlarının ilerki yıllarında mide kanseri ortaya çıkmaktadır. Ülser tekrarlayıcı bir hastalık olduğu halde, eğer H. pylori ‘yi yok edici tedavi uygulanırsa, kalıcı olarak iyileşme sağlanabilir.

Mide mikrobu nasıl tedavi edilir?

Mide mikrobu bir bakteri olduğu için antibiyotikler ile tedavi edilebilmesi gerekir, ancak bu bakterinin mideden tamamen yok edilmesi oldukça zordur. Bunun sebeplerinden birisi mikrobun yerleşim yeri olan mide yüzeyinde kalın bir mide sıvısı bulunması ve bu ortama yüksek konsantrasyonda antibiyotiğin geçişinin zor olmasıdır. Çoğu tedavi rejimleri 7-28 gün boyunca birden fazla ilacın alınmasını içermektedir. Bu ilaçlar arasında bir veya iki antibiyotik ve beraberinde mideden asit salgısını kontrol eden bir ilaç bulunmaktadır. Mikrobun ilaçlara direnç kazanması sonucu enfeksiyon tekrarlayabilir.

Kimlere H. Pylori ‘yi yok edici tedavi verilmelidir?

Peptik ülser ve gastrit tanısı kesin olarak konulan ve H . pylori ile enfekte olan kişiler tedavi vermek için en uygun olan kişilerdir. Bu hastalar tamamen H. pylori’den temizlenebilirlerse genellikle, ülserden kalıcı olarak kurtulabilmektedirler. H. pylori ile enfekte olduğu bilinen, ancak herhangi bir şikayeti olmayan kişilere H. pylori’yi yok edici tedavi verilmesi gerekmemektedir. Ailesinde mide ve sindirim kanalı kanseri bulunan kişilerin H.pylori yönünden incelenmesi gerekebilir. Demir tedavisine dirençli kansızlık (anemi), karın ağrısı ve büyüme geriliği olan çocuklarda da H.pylori mikrobunun araştırılma ve tedavisi uygun olur.

Çocuklarda karaciğer büyümesi (Hepatomegali) nasıl gelişir?

Çocuklarda karaciğer büyümesi (Hepatomegali), doğumdan itibaren hemen hemen her yaşta görülebilen bir durumdur. Bulgu doğrudan karaciğere ait nedenlerle ya da pek çok sistemik hastalıkla birlikte ortaya çıkabilir. Çocuklarımızın sağlıklı beslenmesi dikkat ederek yağ depolanmasına bağlı sebeplerden oluşan karaciğer büyümesinin önüne geçebiliriz.
Karaciğer büyümesi (Hepatomegali) .

Çocuklarda karaciğer büyümesi (Hepatomegali) nedenleri nelerdir?

1. Karaciğerdeki hücrelerin çoğalma ya da büyümeleri
a. Depolanmalar:

  • Yağ depolanması (karaciğer yağlanması): Beslenme bozukluğu, obezite, damar yoluyla beslenme, diyabet, metabolik karaciğer hastalıkları, kistik fibrozis, Reye sendromu gibi.
  • Lipid depolanması (Lipid depo hastalıkları): Gaucher Hastalığı, Nieman Pick Hastalığı, Wolman Hastalığı gibi.
  • Glikojen depolanması: Glikojen depo hastalıkları
  • Diğer: Wilson Hastalığı (bakır depolanması), hemokromatozis (demir depolonması), amiloidoz (amiloid depolanması), alfa 1 antitripsin eksikliği, siroz sayılabilecek depolanma bozukluklarıdır.

b. Enfeksiyonlar:

  • Viral hepatitler (Bulaşıcı sarılıklar); hepatit A, hepatit B, hepatit C
  • Bakteriyel enfeksiyonlar; sepsis, karaciğer apsesi, kolanjit
  • Paraziter enfeksiyonlar; kist hidatik, amip apsesi
  • Toksik nedenler, ilaçlar, zehirler

c. Otoimmün hastalıklar (bağışıklık sistemi bozuklukları):

Otoimmün hepatit, sklerozan kolanjit, lupus, sarkoidoz gibi.

d. Tümörler:

İyi huylu tümörler, kistler, kötü huylu tümörler, metastazlar.

2. Damarsal alanın genişlemesi

a. Karaciğer içi: Veno oklusiv hastalık (damar tıkanıklığı)
b. Karaciğer dışı: Kalp yetmezliği, perikard (kalp zarı) tamponadı, konstriktif perikardit (kalp zarı iltihabı), Budd Chiari Sendromu

3. Safra yollarında genişleme

Doğuştan hepatik fibrozis, Karoli hastalığı.

Büyümeye neden olan hastalık karaciğer dışı bir durumsa

Durumun tedavi edilmesiyle karaciğer normal boyutuna gerileyebilir. Doğrudan karaciğere ait hastalıklarda da tanı konulduktan sonra uygulanacak tedavilerle gerileme sağlanabilir. Karaciğer boyutlarının izlenmesi, hastalığın seyri ve tedaviye verdiği yanıtı değerlendirmek açısından da önemlidir.
Büyümüş karaciğerde ağrı da varsa bulaşıcı viral hepatitler, hızlı gelişen kalp yetmezliği ve karaciğer apsesi öncelikle düşünülmelidir.

Karaciğer yağlanması nasıl teşhis edilir?

Karın bölgesine yapılan elle muayene, ultrasonografî, karın röntgenleri ya da karın tomografisinde saptanabilir. Karaciğer büyümesi olan bir hasta değerlendirilirken, detaylı öykü ve fizik muayeneden sonra, tam kan sayımı, karaciğer fonksiyon testleri, hepatit belirteçleri, karın ultrasonografisi (USG), karın bilgisayarlı tomografisi (BT) gibi radyolojik tetkikler ve karaciğerden yapılacak iğne biyopsisi gerekebilir. Hastada, tüm bu yöntemler ve gereğinde daha detaylı incelemelerle karaciğer büyümesinin nedeni mutlaka belirlenmelidir.

Çocuğunuz yakıcı madde içerse ne yapmalısınız?

Küçük çocukların yanlışlıkla içebilecekleri yakıcı (korozif) maddeler kezzap, tuz ruhu, kireç çözücü, çamaşır ve bulaşık makinesi deterjanları, çamaşır suyu, lavabo açıcılar, yağ çözücü gibi temizlik amacıyla kullanılan güçlü asit veya alkali karakterde toz veya sıvı maddelerdir. Bunların içilmesi ciddi sonuçlar doğurur. Alkali ve asit yapıda olan yakıcı maddelerden alkali olanlar genellikle çok güçlü alkaliler olduğundan özellikle yemek borusunda ciddi yanıklar ve nadiren de olsa delinmelere yol açabilir, iyileştikten sonra yemek borusunda darlıklara, yapışıklıklara neden olabilir. Asitler daha çok mide yanıklarına yol açar ve komplikasyon olarak da mide çıkışı darlıkları yapabilir. Çocuğunuz yakıcı madde içerse ilk müdahaleyi nasıl yapmanız gerektiğini bilmek çok önemlidir.

Çocuğunuz yakıcı madde içerse ne yapmalısınız?

Yemek borusunda en çok yanık oluşturan yakıcı madde yağ çözücülerdir. Ülkemizde son yıllardaki ciddi özofagus (yemek borusu) yanığı ve darlığının en sık nedeni sodyum hidroksit içeren yağ çözücülerdir. Bunların ev temizliğinde kullanılması, yanlışlıkla içilme olasılıklarını arttırmıştır. Yağ çözücüler, sodyum hidroksit içerdiklerinden önemli yanıklara yol açmaktadır. İkinci sıklıkta yemek borusu hasarına yol açan madde (HCL içeren) tuz ruhudur. Evlerde çok sık içilen yakıcı madde olan çamaşır suyu, yemek borusunda yanık oluşturmasına rağmen darlığa neden olmamaktadır.

Erken dönemde yemek borusu veya midede delinme ortaya çıkabilir

Sıvı veya toz halindeki bu maddeler ağız yoluyla alındıklarında ağız içi, yemek borusu ve mide üzerine yakıcı etki yapabilir, ayrıca solunum yollarına, göze ve deriye de zarar verebilirler. Erken dönemde yemek borusu veya midede delinme ortaya çıkabilir ve bu durum şok tablosu ile ölüme yol açabilir. Bazen haftalar sonra yemek borusu veya mide çıkışında darlık gelişip yutmada zorluk ve bunun sonucunda beslenme bozukluğu ortaya çıkabilir. Bu durumda darlığı ortadan kaldırmaya yönelik uzun süreli cerrahi girişimler gerekebilir. Bazen başarısız kalabilen bu girişimler sonrasında ya mideye delik açarak beslenme sağlanabilir ya da zor bazı ameliyatlar gerekir.
Basit bir dikkatsizlik sonrasında hem çocuk hem de aile günlerce hastanede acı dolu günler geçirmek zorunda kalabilir. Bu duruma engel olabilmek genellikle anne ve babaların elindedir.

Yakıcı madde içilirse sağlık kuruluşuna ulaşana kadar yapılması gerekenler

Yakıcı madde içilmesinde ilk yardım

  • Yanlışlıkla bu maddelerin içilmesi durumunda çocuk kesinlikle kusturulmamalıdır.
Bu yakıcı maddeler yemek borusundan geçerken, çok kısa sürede zarar verebilmektedir. Kusturma sırasında tekrar yemek borusu ile temas eden yakıcı maddenin oluşturduğu zarar artar. Ayrıca kusma bu maddelerin solunum yolları ve akciğerlere kaçmasına ve orada da hasar oluşturmasına yol açabilir. Böyle bir durumda içilen maddeyi sulandırmak için çocuğa az miktarda su verilebilir, ancak bu da kusmaya yol açabilir. Bu nedenle çocuğa hiçbir şey yedirilmemeli, içirilmemeli ve kusturulmamalıdır.
  • Göz veya deri korozif (yakıcı) maddeyle temas etmişse bol miktarda su ile en az 15 dakika yıkanarak temizlenmelidir.
  • Yakıcı madde içen veya içtiğinden şüphe edilen çocuk, içilen madde örneği ile birlikte hiç zaman kaybetmeden çocuk gastroenteroloji bölümü olan tam teşekküllü bir sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

Yakıcı madde içen hastanın tedavisi

Yakıcı madde içme şüphesi ile acil servise getirilen çocuklar solunum ve sindirim sisteminin ayrıntılı muayenesi yapıldıktan sonra gözlem altına alınırlar. Yakıcı madde içen çocukların yemek borusu veya midelerinde zarar olup olmadığı dışarıdan muayene ile anlaşılamaz. Dudak ve ağız içinde harabiyet olmasa bile yemek borusu ve/veya midede ağır derecede yanıklar bulunabilir. Bu durumun anlaşılabilmesi için yakıcı madde içen çocuğa kesinlikle endoskopik inceleme (yemek borusu ve midenin içini gösteren özel bir inceleme) yapılmalıdır. Bu girişim sonrasında yemek borusu ve/veya midede yanık ve harabiyet saptanırsa bu çocukların hastaneye yatırılarak süratle tedavisi gerekmektedir. İlave olarak solunum yolları ve akciğerlerde de zarar oluşmuşsa erken dönemde antibiyotik tedavisine başlanmalı ve solunum desteği verilmelidir. Bu şekilde yanlışlıkla içilen yakıcı maddelerin vereceği zarar en az düzeye indirilebilir. Erken teşhis ve uygun tedavinin hayat kurtaracağı unutulmamalıdır.

Koruyucu önlemler

Çamaşır suyu, kezzap, çamaşır ve bulaşık makinesi deterjanı, yağ çözücü, kireç sökücü, lavabo-aç ve benzerleri gibi gündelik yaşamda çok sık kullanılan asit veya alkali maddeler yanında benzin, gazyağı gibi sıvı yakıtlar çocukların ulaşamayacağı, güvenli yerlerde ve çocuklar tarafından açılması zor kaplarda saklanmalıdır.

Çölyak dışı gluten duyarlılığı ve gluten intoleransı karıştırılıyor!

Çölyak dışı gluten duyarlılığı üzerine yapılan araştırmalar henüz yeni başlıyor. Doktorlar, toplumun % 6’sından fazlasının bu durumdan etkilendiğini tahmin ediyor. Aynı zamanda çölyak dışı gluten duyarlılığının erişkinleri daha çok etkilediği düşünülüyor. Bazen “gluten duyarlılığı” veya “gluten intoleransı” olarak isimlendirilse de son zamanlarda bu durumun ismi “çölyak dışı gluten duyarlılığı” olarak geçiyor. Bu yazımda gluten intoleransı belirtieri nelerdir ve nasıl tedavi edilir konusuna değineceğim.

Çölyak dışı glüten duyarlılığı ve glüten intoleransı karıştırılıyor!
Çölyak dışı gluten duyarlılığı tanımı, çölyak hastalığına benzeyen şikayetleri yaşayan kişileri tanımlamak için kullanılabilir, çünkü onlar da gluteni tolere edemezler. Bununla birlikte, çölyak dışı gluten hassasiyeti çölyak hastalığındaki gibi bedensel etkilere neden olmaz ve vücut saldırgan bir maddeye (yani glutene) karşı savaşırken bağırsak hasarı ortaya çıkmaz.
Belirtiler ortaya çıktığında, doktorunuzun çölyak dışı gluteni düşünmeden önce çölyak hastalığını test ederek elemesi önemlidir.
Çölyak hastalığının aksine, çölyak dışı gluten duyarlılığı genetik olarak ortaya çıkmaz ve uzun süreli sağlık problemlerine neden olduğu düşünülmemektedir.
Bazen “gluten duyarlılığı” veya “gluten intoleransı” olarak isimlendirilse de son zamanlarda bu durumun ismi “çölyak dışı gluten duyarlılığı” olarak belirlenmiştir.

Gluten intoleransı belirtileri nelerdir?

Buğday, çavdar ve arpada bulunan gluten proteinine bağlı 55’den fazla hastalık vardır. Gluten intoleransı veya çölyak hastalığı olan kişilerin% 99’unun asla teşhisi konulmadığı tahmin edilmektedir. Ayrıca, ABD nüfusunun% 15’inin gluten tolere edici olmadığı tahmin edilmektedir. Siz de onlardan biri misiniz?
Aşağıdaki belirtilerden herhangi birine sahipseniz, gluten intoleransı olduğunuzun bir işareti olabilir.
  1. Gaz, şişkinlik, ishal veya kabızlık gibi sindirim sorunları. Kabızlığı özellikle gluten yedikten sonra çocuklarda görüyorum.
  2. Keratosis Pilaris, (kollarınızın arkasında “tavuk derisi” olarak da bilinir). Bu, yağ asidi eksikliğinin ve bağırsağa zarar veren glutenin neden olduğu yağ emilimine bağlı vitamin eksikliğinin bir sonucu olarak görülür.
  3. Yorgunluk, beyin sisi veya gluten içeren bir yemek yedikten sonra yorgun hissetme.
  4. Hashimoto tiroiditi, romatoid artrit, ülseratif kolit, lupus, psoriyazis, skleroderma veya Multipl skleroz gibi otoimmün bir hastalığın teşhisi.
  5. Baş dönmesi veya dengesizlik hissi gibi nörolojik belirtiler.
  6. PMS ( Premenstrüel  Sendrom), PCOS ( Polikistik over sendromu) veya açıklanamayan infertilite gibi hormon dengesizlikleri.
  7. Migren baş ağrısı.
  8. Kronik yorgunluk veya fibromiyaljinin teşhisi.
  9. Eklemlerinizde parmaklar, dizler veya kalçalar gibi enflamasyon, şişme veya ağrı.
  10. Anksiyete, depresyon, ruh hâli değişiklikleri ve ADD gibi ruh hâli sorunları.

Gluten intoleransı testi nasıl yapılır? 

Gluten ile ilgili bir sorununuz olup olmadığını belirlemenin tek ve en iyi yolu, bir eliminasyon diyeti yapmaktır. Diyetinizden en az 2 ila 3 hafta glutenli besinleri çıkarmak ve daha sonra yeniden beslenme şekline dahil etmektir. Gluten’in çok büyük bir protein olduğunu ve sisteminizden atılmasının aylar veya yıllar alması gerektiğini lütfen unutmayın. Bu nedenle, gluten yeniden beslenmeye ilave edilmeden önce diyetinizden ne kadar uzun süre çıkarılırsa o kadar iyi olur. Hastalarıma glutensiz beslenirken daha iyi hissediyorlarsa veya beslenmelerine glutenli gıdaları yeniden eklediklerinde kötü hissetmeye başladılarsa, muhtemelen gluten ile ilgili bir sorunları var demektir. Bu test yönteminden doğru sonuçlar almak için, gluteni % 100 oranında diyetinizden atmanız gerekir.

Nasıl tedavi edilir? 

Gluten intoleransı tedavisi için öncelikle gluten almamak gerekiyor. Diyetinizden% 100 gluteni çıkarmak demek tamamen kaldırmak ve % 100 tedavi demektir. Çapraz bulaşmadan, ilaçlardan veya takviyelerden gelen az miktarda gluten bile vücudunuzda bir bağışıklık sistemi reaksiyonuna neden olabilir.Uygulanan bazı bilimsel olmayan yöntemlere baş vurmak gereksizdir.

E.Coli (Koli Basili) nedir nasıl korunulur?

E. Coli genel olarak insan ve hayvanların bağırsaklarında bulunan tıbbi adı Escherichia Coli olan bir bakteridir. Koli basili olarak da bilinen bu bakteriler çevremizde ve yiyeceklerde de bulunur. E. Coli normalde bağırsaklarınızın içinde yaşamasına karşın bazı tipleri bağırsaklardan kana karışabilir. Bu durum ciddi hastalıklarla sonuçlanabilir. Bakteri genellikle yaz aylarında sık rastlanan E. Coli enfeksiyonuna sebep olabilir. Normal şartlarda insan sağlığı için tehdit oluşturmayan bu bakterinin EHEC (Enterohemorajik E.Coli) grubuna dahil E.Coli 0157:H7 türü hayati tehlikeye sebep olabilir.
E.Coli (Koli Basili) nedir nasıl korunulur

E. Coli enfeksiyonu nedir?

E. Coli çevre veya besin yoluyla kana karıştığı durumlarda özellikle çocuklarda ishâl, solunum yolu sorunları, idrar yolu enfeksiyonları ve kan enfeksiyonları gibi birçok enfeksiyona neden olabilir. Genellikle çiğ, iyi pişirilmemiş et, sebze gibi yiyeceklerden veya kirli sulardan bulaşır. Yaz aylarında havuzlar, göletler de tehlikeli olabilir.

E. Coli enfeksiyonun en yaygın sebepleri

1. Kirli gıdalar

E. Coli enfeksiyonuna sebep olan bakteriler sığır eti, çiğ süt, taze süt ürünleri (pastörize edilmemiş) iyi yıkanmamış sebzelerden bulaşabilir. Ayrıca un gibi herhangi bir mikrop öldürme işlemine tabii tutulmamış besinlerden de bulaşabilir. Un da ishal, ateş ve mide kramplarına neden olabilen bakteriyel bir enfeksiyon olan E. Coli’ye sebep olabilir.

2. Kirli su

Nehirleri, gölleri veya tarım sulama kaynaklarına karışan kanalizasyon suları, bunlarla sulanan bitkileri veya hayvanları etkileyebilir. Ayrıca yaz aylarında sıkça kullanılan yüzme havuzları da E.Coli rastlanan yerlerdir.

3. Temizlik koşullarına uyulmaması

Elleri iyi yıkamamış kişilerden E.Coli enfeksiyonu bulaşabilir.

4. Uygun olmayan şartlarda yiyecek saklamak ve pişirmek

Yiyeceklerin saklanma ve pişirilme şekli önemlidir. Bu bizi çeşitli besin zehirlenmelerinden de korur. Çiğ et ile temas eden bir kesme tahtası iyi yıkanmaz ise üzerinde kesilecek olan salata malzemelerine vb. E. Coli geçişine sebep olabilir. Ayrıca etlerin de iyi pişirilmesi ve içinde kırmızılık kalmaması özellikle kıymanın uzun süre pişirilmesi önerilmektedir.

Koli basili enfeksiyonu kimler için risklidir?

1. Küçük çocuklar, bebekler ve yaşlılar
Bebekler, küçük çocuklar ve yaşlılar risk grubundadır. E.Coli bu gruplardaki bireyleri daha ağır etkileyebilir.
2. Bağışıklık sistemi zayıf kişiler
Bağışıklık sistemi zayıf olan, kronik hastalıkları olan veya bağışıklığı saran tedaviler gören kişiler.
3-Yenidoğan bebekler
E. Coli veya diğer gram negatif bakteriler genellikle annenin genital kanalından doğum sırasında yenidoğana geçebilmektedir. Doğumun uygun şartlarda olması önemlidir.

E. Coli enfeksiyonunun belirtileri nelerdir?

İnsanlar genellikle koli basili mikrobunu aldıktan 3-4 gün sonra hastalanırlar.
• Şiddetli mide krampları
• İshal
• Kanlı ishal
• Kusma
• Ateş
Hastalık genellikle 5-7 gün sürer. Ancak Enterohemorajik Escherichia coli (EHEC), Shiga toksin üretir ve şiddetli karın ağrısı, ishal ve kanlı ishale sebep olabilir. Bu ayrıca Hemolitik üremik sendrom (HÜS) denilen bir böbrek yetmezliği durumuna da yol açabilmektedir. Hayati tehlike arz eder. Hemen bir sağlık kurumuna başvurulmalıdır.

1. Üriner sistemde E. Coli belirtileri

E. Coli idrar yolu enfeksiyonuna da sebep olmaktadır. Bu nedenle özellikle kız çocuklarının kaka yaptıktan sonra temizliği önden arkaya doğru yapılmalıdır.  Koli basilinin sebep olabileceği idrar yolu enfeksiyonu belirtileri şöyledir;
Sürekli idrara çıkma hissi
İdrar yaparken yanma
Ateş
Karın ağrısı
Bulanık veya kanlı idrar

2. Beyindeki E. Coli belirtileri

E. Coli beyinde menenjite sebep olabilir. Yenidoğanlar doğumda veya daha sonra enfekte olabilirler.
Nefes almakta zorlanma
İshal
Hâlsizlik
Donuk bir yüz ifadesi
Beslenememe
Çok sıcak veya çok soğuk bir cilt
Kafada şişlik

3. Akciğerlerde E. Coli’nin belirtileri

E. Coli bakteriyel pnömoniye (zatürre) neden olabilir. Belirtileri;
Ateş
Titreme
Balgamla öksürük
Nefes darlığı
Nefes alırken göğüs ağrısı

4. Bağırsak E. Coli enfeksiyonu belirtileri

E. Coli bakterisi çoğunlukla bağırsağı etkiler. Belirtileri;
Mide krampları
İshal
Hâlsizlik
Kanlı ishal
Kusma
Ateş

E. Coli enfeksiyonu tedavisi nasıldır?

Genellikle E. Coli enfeksiyonu antibiyotik ile tedavi edilmez ve kendi başına iyileşmesi beklenir. Hekim enfeksiyonun kötüleşmemesi veya HÜS’a yol açmasını önlemek için hastayı takip eder. Özellikle küçük çocuklarda su kaybını önlemek gerekir. Küçük çocuklarda su kaybı ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu dönemde hafif yiyeceklerle (Pirinç, patates, az yağlı besinler.) beslenmek gerekebilir. Doktor tarafından önerilmediği sürece ishali durdurmak için herhangi bir ilaç kullanılmamalıdır.

E. Coli enfeksiyonundan korunma yolları

1. El yıkamak
2. Yemek hazırlarken temizlik kurallarına dikkat etmek
3. İyi pişmiş et, pastörize süt ve süt ürünleri, iyi yıkanmış sebze tercih etmek.
4. Temiz su içmek
9. Havuza girmeden önce ve sonra duş almak, havuzda çocukların su yutmamasını sağlamak.
10-Bu bakteri gıdaların 70°C ve üzerinde sıcaklıkta pişirilmesiyle yok edilebilir.
11-Tuvaletlerin temiz olması ve giriş çıkışta sabunla el yıkamak önemlidir.

Çocuklarda kabızlık sorunu ve tedavisi için yapılması gerekenler

Kabızlık probleminin genel bir tanımını yapmak zordur ve kişiden kişiye farklılık gösterir. Kabızlık en basit olan tanımıyla, kaka yapmada zorluk ya da gecikme olarak açıklanır. Çocuğun yaptığı kakanın özelliğine ve kaka yapma sıklığına bakılarak kabızlık durumu en az iki haftada gerçekleşir. Çoğu kakanın çakıl taşına benzer sertlikte olması veya daha az sıklıkta sert kaka yapma şeklinde görülebilir.
Çocuklarda kabızlık sorunu ve tedavisi
Okul öncesi çocukların yaklaşık %3’ü okul çağındaki çocukların ise % 1-2’si kabızlıktan yakınır. Genel olarak çocuklarda kabızlık görülme oranı % 0.3 ile % 8 arasında değişmektedir. Ayrıca, genel çocuk polikliniklerine % 3 ile %  5 oranında, çocuk gastroenteroloji polikliniklerine ise % 25’e kadar yüksek bir oranda kabızlık şikayeti ile başvurulur.

Çocuklarda kabızlık nedenleri nelerdir?

1. Fonksiyonel kabızlık (bağırsak tembelliği):

Altta yatan temel bir bozukluk yoktur. Çoğu aile kabızlık şikayetinin, anne sütü kesildiği zaman veya çocuğun diyetine süt eklendiği zaman başladığını ifade eder. Çocuklardaki kabızlığın yaklaşık % 90-95 nedenidir. Genellikle 5 yaş altında görülen fonksiyonel kabızlık, sıklıkla bir haftada üçten az sıkı ve sert kakaya çıkma olarak açıklanabilir.

 2. Organik nedenlere bağlı (bir hastalığın neden olduğu) kabızlık:

  • Doğuştan var olan anatomik bozukluklar
  • Endokrin hastalıklar
  • Mide-barsak sistemi hastalıkları
  • Sinir sistemi bozuklukları
  • Bağırsağın sinir ve kas bozuklukları
  • Doğuştan anormal karın kas yapısı
  • Bağ dokusu hastalıkları
  • Bazı ilaçlar
  • Diyet faktörleri

Kabızlık tanısı nasıl koyulur?

Hasta ve hasta yakınlarından edinilecek bilgiler çoğu kez tanı için yeterlidir. Ancak organik bir nedeni düşündürecek bulgular varsa karın filmi, ilaçlı kalın bağırsak filmi, bazen de kalın bağırsağın son bölümünden biyopsi (parça) almak gerekebilir. Tiroid hormon testleri, kanda kalsiyum, magnezyum ve diğer elektrolit düzeyleri kabızlığa neden olabilecek hastalıkları ekarte etmek için bakılacak laboratuar tetkikleridir. Özellikle kaka kaçırmanın eşlik ettiği kabızlık vakalarında tam idrar tahlili ve idrar kültürüne bakılmalıdır.

Çocuklarda kabızlık tedavisi nasıl yapılır?

1.Diyetin düzenlenmesi:

Çocuklarda kabızlık tedavisi için diyet değişikliğinde yumuşak dışkının devamı için bol sıvı alımı, bağırsaktan emilebilen ve emilemeyen karbonhidratların alımının arttırılması önerilir. Karbonhidratlar ve özellikle sorbitol, kuru erik, armut ve elma suyu gibi bazı meyve sularında bulunur. Bunlar, dışkının sıvı içeriğini ve sıklığını arttırarak kakayı yumuşatmaya yararlı olurlar. Uygulanan diyet posa içermeli ve diyetteki posa miktarı yavaş yavaş artırılmalıdır. Özellikle patlamış mısır bol bir lifli bir gıdadır ve çok yardımcı olur. Çocuğun günlük alması gereken lif miktarı “yaş (yıl) + 5 gram”dır. Süt ve süt ürünlerinin miktarının bazı çocuklarda azaltılması gerekebilir.

2.Eğitim:

Çocuğun ve ailenin eğitimi (hastalık ile ilgili detaylı bilgi verilmesi ve aile ile hastanın rahatlatılması)

3. İlaç tedavisi:

A.Rektumdaki taşlaşmış dışkının boşaltılması
Oral yol: mineral yağları, magnezyum sitrat, laktuloz, senna, polietilen glikol solüsyonları
Rektal yol: Saline enemayı takiben kullanılan fosfat veya mineral yağı enemaları
B.Diyet: Dışkı birikiminin önlenmesi ve düzenli bağırsak alışkanlığının sağlanması  için uygun beslenme
İlaç: Mineral yağı, laktuloz, sorbitol
Davranış değişikliği: Yemeklerden sonra tuvalette geçirilen zamanın artırılması ve ödüllendirme yöntemi.

Sadece anne sütü ile beslenen bebekler neden kabız olurlar?

Bunun birkaç sebebi vardır. Şöyle sıralanabilir:
  • Besin alerjileri, yani annenin yediği gıdalardan geçen proteinlerin etkisi.
  • Genetik ve doğumsal bağırsağı etkileyen hastalıklar (hirsprung hastalığı, konjenital hipotiroidi, kistik fibroz).
  • Çeşitli nedenlere bağlı olarak kanda kalsiyum, potasyum, sodyum gibi elektrolitlerin eksik olması.
  • Annenin kullandığı bazı ilaçlar.

Zeytinyağı içmenin dışkıyı yumuşatıcı etkisi var mıdır?

Zeytinyağı  bazen faydalı olabilir. Zararı yoktur ama genellikle tedavide yeterli olmaz.  Kabızlık tedavi edilmediğinde uzun dönemde iştahsızlık-gelişme geriliği, karın ağrısı, çocuğun konforunda ciddi bozulma, mutsuzluk, huzursuzluk ve bunların sonucunda psikolojik bozukluklar (sosyal dışlanma, depresyon ve anksiyete, özellikle kaka kaçırma da varsa), anüste çatlaklar (fissür), popodan kan gelmesi, hemoroid, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları ve idrar kaçırmaya neden olabileceğinden mutlaka tedavi edilmelidir.

Hepatit B virüsü bulaşma ve korunma yolları nelerdir?

Özellikle karaciğeri hedef alan Hepatit B’ye hepatit B virüsü (HBV) sebep olur. Bazı insanlarda HBV vücutta kalarak kronik, uzun süreli karaciğer sorunlarına neden olur. Ülkemizde, 1998 yılından itibaren her yeni doğan bebeğe hepatit B aşısı yapılmaktadır. Ancak çocukluk döneminde yapılan bu aşılar o dönemde çocuğu korurken erişkin dönemde aşının tekrarlanması gerekir.
Hepatit B virüsü bulaşma ve korunma yolları nelerdir?
Hepatit B virüsü bulaşma ve korunma yolları nelerdir?

Hepatit B bulaşma yolları nelerdir?

Hepatit B bulaşma yolları;
  • Kan nakli,
  • Korunmasız (Prezervatifsiz) cinsel ilişki,
  • Aynı enjektörü kullanma,
  • Anneden bebeğe doğum sırasında
  • Tırnak makası, tıraş bıçağı, diş fırçası gibi kişisel eşyaların ortak kullanımı ile bulaşabilir.
Hepatit B virüsü insan vücudu dışında bir hafta kadar canlı kalabilir. Bu sebeple de Hepatit C’den ve HIV’den çok daha bulaşıcıdır.
Kan ve cinsel yolla bulaştığından bazı durumlarda bireylerin daha da dikkatli olması gerekir. Hepatit B riski yüksek bireyler; diyaliz hastaları, kan hastalıkları nedeniyle sıkça kan ürünleri kullanmak zorunda olanlar, doğru steril şartların sağlanmadığı cerrahi, dövme ve kulak deldirme merkezlerinde işlem yaptıran kişiler, çok sayıda cinsel partneri olanlar veya korunmasız cinsel ilişkiye girenlerdir. Ayrıca Hepatit B olan annenin doğan çocukları da risk grubundadır.

Hepatit B virüsü hangi yollarla bulaşmaz?

HBV ortak gıda veya su tüketilmesi yani aynı kaptan yemek ve bardaktan içmek, emzirme, sarılma, öpüşme, tokalaşma, öksürme, aynı tuvaleti kullanma veya havuza girme, birlikte aynı oyuncağı kullanarak oyun oynamak gibi yollar ile bulaşmaz.

Akut ve kronik Hepatit B nedir?

Hepatit B enfeksiyonları akut veya kronik olarak adlandırılır:
  • Akut HBV enfeksiyonunda hasta virüse maruz kaldığında 6 ay içinde iyileşir.  Kısa vadeli bir hastalıktır.
  • 6 ay sonra hâlâ HBV olan bir kişinin kronik hepatit B enfeksiyonu olduğu söylenebilir. Bu uzun süreli bir hastalıktır, virüs vücutta kalır ve ömür boyu hastalığa neden olur.

Hepatit B olan bebek kronik hastalık geliştirebilir

Hastalığa erken yaşta yakalananlarda kronik hepatit B riski o kadar yüksek olur. HBV’li bebeklerin yaklaşık % 90’ı kronik bir enfeksiyon geliştirir. 5 yaşından büyük birisine virüs bulaştığında, bu risk % 6 ila % 10’a kadar düşer. Bu sebeple de yenidoğan bebekler Hepatit B’ye karşı aşılanır.

Hepatit B virüsü karaciğeri hedef alıyor

Hepatit B virüsü alan bireyin bağışıklık sistemi güçlü ise hastalık görülmeyebilir. Fakat vücut direnç gösteremediğinde virüs karaciğer hücrelerinin içine yerleşir. Bu da siroz ya da kanser gibi hastalıklara yol açabilir.

Hepatit B belirtileri nelerdir?

Karaciğerde hasara sebep olarak hastalık oluşturan Hepatit B bu esnada hiçbir belirti vermeyebilir. Hepatit B’ye maruz kalmış biri, 1 ila 6 ay içinde belirtiler göstermeye başlayabilir. Belirtiler haftalar veya aylarca da sürebilir.
Hepatit B hiçbir belirtiye sebep olmasa da virüsü taşıyan kişi hastalığı başkalarına bulaştırabilir.
Hepatit B belirti verdiğinde ise şu belirtiler gözlemlenmeye başlar;
  • Aşırı halsizlik,
  • İştahsızlık,
  • Göz aklarında sararma,
  • Kilo kaybı,
  • Karında şişkinlik (karın içinde su birikmesine bağlı)
  • Bacaklarda ödem,
  • Kanamanın zor durması
  • Kanlı kusma

Hepatit B virüsü nasıl teşhis edilir?

Hepatit B yapılacak kan testi ile teşhis edilir. Kan testi ayrıca, birinin akut bir enfeksiyonu veya kronik bir enfeksiyonu olup olmadığını, bağışıklığının olup olmadığını gösterir.

Tedavide amaç virüsün yayılmasını önlemek

Hepatit B tedavisinde ilaçlar virüsün çoğalmasının ve bu yolla karaciğere zarar verici etkisini en aza indirmeye yöneliktir. Ancak virüsün yapısı itibarıyla karaciğer hücrelerinin çekirdek bölgesine yerleşen virüslerin vücuttan tamamen atılması çok düşük bir ihtimaldir. Kronik Hepatit B hastaları hekimlerce düzenli olarak takip edilmelidir. Alkolden ve bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınmalıdır.  Ayrıca karaciğere zarar vereceğinden bitkisel veya çeşitli destek ürünlerinden uzak durulması önerilir.

Hepatit B’den korunma yolları nelerdir?

Hepatit B’den korunmanın en etkili yolu aşıdır. Çocukluk çağında aşı ücretsiz olarak yapılmaktadır. Risk grubunda yer alan bireylere de ücretsiz aşı yapılabilmektedir. Bunun haricinde hastalığın bulaşma yollarına karşı tedbir almak önemlidir. Korunması (prezervatif) cinsel temastan kaçınmak, kulak deldirme, dövme yaptırma, cerrahi işlem vb. durumlarda steril ortamın sağlanması, ortak iğne vb. kullanılmaması, traş bıçağı, tırnak makası gibi eşyaların başkaları ile ortak kullanılmaması önemlidir.

Merhaba!

Takip edin...

Canlı yayın ve videolar başladı!

Tüm videolar

×